Travertenler

Traverten sözcüğü, İtalya’da geniş traverten çökeltilerinin bulunduğu Tvoli’nin, Roma zamanındaki adı ‘Tivertino’dan gelmektedir. Traverten çok yönlü, çeşitli nedenlere ve ortamlara bağlı, kimyasal reaksiyon sonucu çökelme ile oluşan bir kayadır. Pamukkale termal kaynağını meydana getiren jeolojik olaylar geniş bir bölgeyi etkilemiştir. Bu bölgede sıcaklıkları 35 – 100 °C arasında değişen 17 sıcak su alanı bulunmaktadır. Pamukkale termal kaynağı, bölgesel potansiyel içindeki bir ünitedir. Kaynak, antik devirlerden beri kullanılmaktadır. Termal su kaynaktan çıktıktan sonra, 320 m uzunluğunda bir kanal ile traverten başına gelmekte ve buradan 60-70 metrelik kısmı çökelmenin olduğu traverten katlarına dökülür. Burada su, ortalama 240-300 m yol kat eder. Kat kat havuzcuklarında ve kat kat seddelerinde, çökelmekte olan kalsiyum karbonat, başlangıçta bir jel halindedir. Zaman içerisinde sertleşmekte ve ‘Traverten’ olmaktadır.
Termal kaynak suyunun, normal şartlara dönüşmeye çabalaması çökelmeye ve traverten oluşumuna sebep olmaktadır. Termal sudaki kalsiyum bikarbonatın aşırı miktarda bulunması ve suyun yüzeye çıkışı sonucu karbondioksit açığa çıkar ve kalsiyum karbonat çökelir. Çökelme termal sudaki karbondioksitin havadaki karbondioksit dengeye gelinceye kadar devam etmektedir.
Beyazlığın oluşumunda, hava şartları, ısı kaybı, akışın yayılımı ve süresi etkilidir. Yerinde yapılan analizlerde, kaynak başındaki suyun karbondioksit miktarı ortalama 725mg/1 iken, suyun travertenleri terk ettiğinde bu miktar 145mg/1'e düşmektedir. Keza kalsiyum bikarbonat da benzer şekilde 1200 mg/1'den 400 mg/1'e düşmektedir. Keza Ca 576/8mg/1'e düşmektedir. Bu analiz sonucuna göre, 1lt. sudan traverten üzerine 499.9mg. CaCO 3 çökelmektedir. Bu miktar 1 1/sn. su için günde 43191g. çökelme demektir. Ortalama yoğunluğu 1.48g/cm 3 alan kaplar. Suyun ortalama debisi 466.21/sn. olduğuna göre 13584m 2 alan beyazlatılabilecektir. Pratikte bu şartları yerine getirmek güçtür. Ancak bu teorik yaklaşıma göre yılda 1mm. kalınlığında 4.9km 2 alan beyazlatılabilir.
Sarkıt ve Dikitler

Kireçli sular, mağara tavanından yavaş yavaş sızarken içindeki kirecin bir kısmı çökelir ve sarkıtları oluşturur. Suyun damladığı yerde kalan kirecin birikmesiyle de dikitler meydana gelir. Sarkıt ve dikitler zamanla birleşerek sütun biçimini alır.
Volkanik Şekiller
Volkan Konileri ve Krater
Lav, kül, volkan bombası gibi volkanik maddelerin üst üste yığılması ile oluşan koni biçimli yükseltiye volkan konisi, koni üzerinde oluşan çukurluğa krater denir.
Her volkanik sahada volkanik koniler oluşmaz. Daha çok Vukano ve Stromboli tarzında faliyet gösteren volkanlarda görülür.
Krater
Kaldera
Maarlar

Yastık Lavlar Denizaltı ve göliçi yanardağ püskürmelerinde oluşan özel dokulu bir püskürük taş.Deniz ve göllerin içine püsküren lavların su ile teması sonucunda aniden soğuyarak yastık halini almasıdır.

Krater
Yanardağın ağzında meydana gelen çukur. Bu çukur bâzan yanardağın eteğinde de bulunabilir. Kraterin şekli ve ebâtları, yanardağın püskürttüğü lavın yapısına ve yanardağın etkinliğine göre değişmektedir. Kül, cüruf ve asit lavlar çıkaran yanardağların kraterleri çoğunlukla huni veya köse şeklindedir. Bazaltlı lavlar çıkaranlarınki ise, genelde leğen veya çanak şeklinde olur.
Kraterlerin iç kenarları, dış yamaçlarından genelde daha diktir. Kraterlerin bâzıları iç içe olabilir. Bunlar tek bir püskürmenin ürünü değildir. Kraterlerin büyük ebatta olanlarına kaldera denir. Bunun en büyük özelliği, genişliğinin derinliğinden fazla olmasıdır. Kalderalar çoğunlukla patlama veya çökme netîcesinde ortaya çıkmıştır.
Kraterlerin tabanlarında bâzan su birikerek bir göl meydana gelir ve bu tür göllere krater gölü denir. Dünyânın en büyük krater gölü ABD’nin Oregon eyâletindeki krater gölüdür.
Kraterlerin iç kenarları, dış yamaçlarından genelde daha diktir. Kraterlerin bâzıları iç içe olabilir. Bunlar tek bir püskürmenin ürünü değildir. Kraterlerin büyük ebatta olanlarına kaldera denir. Bunun en büyük özelliği, genişliğinin derinliğinden fazla olmasıdır. Kalderalar çoğunlukla patlama veya çökme netîcesinde ortaya çıkmıştır.
Kraterlerin tabanlarında bâzan su birikerek bir göl meydana gelir ve bu tür göllere krater gölü denir. Dünyânın en büyük krater gölü ABD’nin Oregon eyâletindeki krater gölüdür.

Kaldera
Volkanik patlamalarla bazı volkanların tepe kısmı patlayarak çok büyük çanak oluşur. Bu çanaklara kaldera denir. Ör: Nemrut dağı (1441 yılında ikinci kez patlamıştır.)


Maarlar
Volkan alanlarında kabuk tabakasında sıkışan gazın üstündeki kütleyi patlatması-parçalaması ile oluşan çapları birkaç yüz metre ile birkaç km arasında değişen çanak. Ayrıca maar, lavların sulu bir alanı kaplaması ile altta buharlaşan suyun üstteki lav örtüsünü patlatmasıile de oluşmaktadır.

Diatrema
Peribacaları
Peribacası, vadi yamaçlarından inen sel sularının ve rüzgarın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla ortaya çıkan oluşumdur.
Sel suları dik yamaçlarda kendine yol bulurken, sert kayaları çatlatarak aşındırır. Bitki örtüsünün özelliklerine göre aşınan malzeme peribacası olarak isimlendirilen şekillerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay aşınan malzeme derin bir şekilde oyulduktan sonra, üst kısımlarda yer alan şapka şeklinde duran bir parça ve aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler




Dayklar
Tabakalar arasına duvar gibi sokulan iç püskürüklerdir. ABD de muazzam görünüşlü dayklar bulunmaktadır.

Neckler
Volkan bacaları lav çıkışından sonra bacada kalan lavların katılaşması ile tıkanır.Sonraki bir faaliyet sırasında bu tıkaçların bazıları ortadan kalkabilir.Volkan bacalarını tıkayan ve sonradan aşınmalarla ortaya çıkan dikey sütun şekilli çıkıntılara denir.
Barrankolar
Dağın yüzündeki vadiler,çukurluklardır.'V' şeklindeki genişliği ve derinliği az olan bu vadilere barranko denir.En belirgin olarak görüldüğü yer İtalya.2daki Venüz ve ülkemizde Süphan volkanlarıdır.
Volkan bacaları lav çıkışından sonra bacada kalan lavların katılaşması ile tıkanır.Sonraki bir faaliyet sırasında bu tıkaçların bazıları ortadan kalkabilir.Volkan bacalarını tıkayan ve sonradan aşınmalarla ortaya çıkan dikey sütun şekilli çıkıntılara denir.
Barrankolar
Dağın yüzündeki vadiler,çukurluklardır.'V' şeklindeki genişliği ve derinliği az olan bu vadilere barranko denir.En belirgin olarak görüldüğü yer İtalya.2daki Venüz ve ülkemizde Süphan volkanlarıdır.
KURAK VE YARI KURAK BÖLGE TOPOĞRAFYASI
Belirli bir altında belirli aşındırma etmen ve süreçlerinin etkisi egemen durumundadır ve o iklimde belirli yer şekilleri oluşur. Bu yer şekilleri başka bir iklim altında oluşan yer şekillerinden farklıdır. Böylece belirli iklim altında meydana gelen yer şekillerini içeren bir bölge, diğer iklim bölgelerinden farklı bir görünüm kazanır. Bu bölgelerin her birine Morfojenik Bölge veya Morfoklimatik Bölge denir.
Bu bölgelerde yılık yağış miktarı yetersizdir. Yetersiz olan bu yağış miktarı da, özellikle sıcaklık ve buna bağlı buharlaşma fazlalığı nedeniyle, büyük ölçüde kayba uğramaktadır. Buralarda asıl kurak bölgelerde veya çöllerde yıllık yağış tutarı, genel olarak, 250 mm nin altındadır. Belirli bir yağış rejimi yoktur. Günlük sıcaklık değişmeleri önemlidir. Komşu bölgelerden doğup beslenerek gelen akarsuların dışında sürekli akarsular bulunmaz. Kütle hareketleri sınırlıdır. Yer şekillerin oluşumunda esas rol rüzgara ve fiziksel parçalanmaya aittir. Bitki örtüsü yoktur veya son derece cılızdır. Egemen toprak tiplerini serozyom’lar teşkil eder.
Rüzgarların Oluşturduğu Aşınım Şekilleri
Yardanglar
Kil, marn, kumtaşı gibi sert olmayan, kolay aşınabilen taşların süpürülmüş inden doğmuş İnce uzun yarıntılar. Tortul kayaların zayıf kısımlarının aşındırması ile rüzgar yönüne paralel uzanan U profilli oluklar oluşur. Yardang adı verilen bu şekiller Orta Asya’da yaygındır.

Şahitkayalar(mantarkayalar)
Genellikle yumuşak ve sert tabakaların üst üste yer aldıkları yatay yapılı sahalarda görülürler. Oluşumlarında, rüzgarın yanı sıra, fiziksel parçalanma, kimyasal ayrışma ve akarsu aşındırmasının rolü vardır. Tepelerin üst kısımları genellikle sert tabaka ile kaplıdır. Bu tepelerin alt kısımları, rüzgar aşındırması sonucu, iyice inceltilmiş ve tepeler birer mantar görünümü kazanmışlardır.

Façetalı Çakıllar
Kurak bölgelerde görülen ve belirgin kenarlarla birbirinden ayrılmış bir kaç façetaya (yüzeye) sahip olan çakıllara façetalı çakıl denir. Kurak bölgelerde bir çakılın rüzgarın sürekli geldiği taraf aşınarak bir yüzey (façeta) meydana gelir. Herhangi bir nedenle kayacın duruşu değişir ve başka bir tarafı hakim rüzgar yönüne döner ve bu kesimde aşınarak bir yüzey haline gelir. Olayın tekrarlanması halinde façeta sayısı artar. Bununla birlikte façetalı çakıllar genellikle üç yüzeye sahiptir.
Hamadalar(ÇÖL KALDIRIMLARI)
Hamadalar, çöllerin, üzerleri taş parçaları ve çakıllarla kaplı kayadan müteşekkil olan kısımlarını meydana getirirler. Genellikle düzdürler ve yatay yapılı sahalarda görülürler. Yerli kaya üzerinde depolanmış kum, kil, çakıl ve bloklardan oluşan gevşek unsurların deflasyona maruz kalmaları sonucu oluşurlar. Burada rüzgar ince malzemeleri taşırken iri unsurlar zemin üzerinde kalır. Bunlar köşeli unsurlardan oluşur.

Badlans (Kırgı Bayır)
Kurak bölgelerde eğimli ve bitki örtüsünden yoksun araziler, sağanak yağmurlar nedeniyle oluşan yüzey akışlarıyla binlerce küçük vadi ve sırtlara ayrılır. Kötü görünüşlü bu arazilere kırgıbayır (badlands) adı verilir.Özellikle yarı kurak iklim alanlarında şiddetli yağışların bitki örtüsünden yoksun arazileri çok fazla aşındırmasıyla oluşan girintili çıkıntılı yer şeklidir. İç ve Güneydoğu Anadolu’da oldukça yaygındır.

Rüzgarların Oluşturduğu Birikim Şekilleri
Kumullar
Rüzgarla taşınan kum tanelerinin belirli koşullar altında birikip yığılmalarıyla meydana gelen çeşitli şekillerdeki kum yığınlarına kumul adı verilir. Kumulların oluşumları için, her şeyden önce, yeterli bir kum kaynağının bulunması gerekir. Bunun dışında, kumulların oluşup şekillenmelerinde esas rol rüzgara aittir. Hakim rüzgar yönü ve hızları önemli rol oynar. Ayrıca bitki örtüsü, kum kaynağına olan mesafe, zeminin nem içeriği, zeminde yer yer buluna bilen küçük göller ve bataklıklar, zemindeki kayalık çıkıntılar gibi çeşitli tümseklerle çalı ve otsu bitkilerden oluşan engellerinde rolleri bulunur.
Barkanlar
Rüzgarların taşıdıkları kumları hilal biçimindeki tepeler şeklinde biriktirmesi sonucu oluşurlar. Hilalin uç kısımları rüzgarın esme yönüne bakar yani rüzgarın esme yönüne dikey doğrultuda uzanır. 

Parabolik Kumullar
U şeklindeki kumullardır. Barkanlara benzerler fakat onlardan farklı olarak, içbükey yamaçları hakim rüzgara bakar. Ayrıca bu yamaç barkanlarda olduğu kadar dik değildir.Parabolik kumulların daha uzun kollu olanlarına firkete kumulu adı verilir. Parabolik kumulların oluşumlarında önce bir deflasyon çukuru meydana gelir. Bu çukurdan havalanan kumulların onun çevresinde yığılmalarıyla da parobolik kumullar oluşur.

Bahadalar, İnselberg, Palyalar, Lösler
Bahadalar
Bunlarda pedimentler gibi, bolsonların taban düzlükleriyle onların çevrelerinde yer alan yüksek sahalar arasında geçişi temin eden yamaçlardır. Fakat onlardan farklı olarak, yerli kayadan müteşekkil aşım düzlükleri değil değil; yamaç döküntüleri ve birikinti konilerinin birbiriyle birleşmeleri sonucu meydana gelmiş birikim şeklidir. Oluşumları nemli bölgelerde görülen dağ eteği ovalarına benzer. Bahadaların yüzeyleri fazla derin olmayan sel yarıntıları ile parçalanmıştır. Enine profilleri dalgalı bir yapı gösterir.
İnselberg
Kurak ve yarı kurak bölgelerde bazen yerli kayadan oluşan, bazen de ince bir enkaz örtüsüyle kaplı bulunan aşınım düzlükleri üzerindeki dik yamaçlı tek tepelerdir.Pedimentler üzerinde yer alan onların oluşumları sırasında aşınımdan kurtularak geriye kalmış olan tanık tepelerdir.
Palyalar
Bolsonların az derin, tuzlu ve süreksiz göl veya bataklıklarla kaplı bulunan taban kısımlarıdır.
Lösler
Rüzgarlar tarafından taşınan küçük kum ve mil boyutundaki malzemelerin birikmesi ile oluşmuş, çoğunlukla sarımsı, gözenekli, kolay ufalanan depo.
BUZUL
Hareket eden buz kütlesi demektir. Dünyamızda kutup bölgelerinde ve dağların çok yüksek kısımlarında etkili olan dış kuvvettir. Buzullar hareket halindedir. Buzulun hareketi yılda birkaç metreden fazla değildir. Bu hareketi yaparken de içinde bulunduğu vadiyi biçimlendirir.
Buzul Aşındırma Şekilleri
Hörgüçkaya
Buzulun yolu üzerinde bulunan bazı kaya oluşumları "hörgüçkaya" diye bilinen küçük tepecikler şeklinde aşınır. Buzul aşınması yoluyla oluşan bu tepecikler, uzun yuvarlağımsı, asimetrik ve hörgüç şeklinde kaya yatağının şekillenmesiyle oluşur. Buzulun geldiği yöne doğru tatlı bir eğimle inen kayaların, buzulun gittiği yöne doğru olan eğimleri ise oldukça diktir. Buzulun geldiği taraftaki yüzey aşınırken, diğer taraftan kaya parçaları koparılarak buzla beraber taşınır. Bu yüzdeki kaya, suyun etkisi, çatlaklardaki buzlanma ve yapısal stres nedeniyle parçalanır.

Buzul çizikleri, oyuklar ve çentikler
Buzul aşındırmasının olduğu bütün sahalarda görülen aşındırma şekilleridir. Çizikler özellikle yumuşak malzemeli kayaçlar üzerinde belirgin olarak görülürler. Çiziklerin farklı sertlikteki kayaçlar üzerinde derinleşmesi ile oyuklar meydana gelir. Çentikler ise daha dirençli kayalar üzerinde sürtünmenin fazla olduğu erlerde meydana gelir.
Buzul vadisi
Buzlanmadan önce dağ vadileri suyun aşağı doğru aşındırmasıyla oluşan V şekline sahip olurlar. Buzlanma sırasında bu vadiler genişler, derinleşir ve U şekilli buzul vadileri oluşur. Derinleşme ve genişlemenin yanı sıra; buzul, aşınma nedeniyle vadiyi daha pürüzsüz hale getirir. Bu nedenle vadi boyunca uzanan arazi çıkıntıları yok olur, yerine tıraşlanmış yamaçlar oluşur.
Ana buzul hattına bağlanan küçük buzul kolları bulunur. Bu küçük buzul kolları, yeri aşındırırken ana buzul kadar derine inemezler. Dolayısıyla buzullar geri çekildikten sonra, bu kolların oluşturduğu vadiler buzulun oluşturduğu çöküntüden daha yukarıda kalır. Bu oluşuma "asılı vadiler" denir.
Mount Hood Wilderness'ta kendine has U şeklinde ve düz tabanlı buzul vadisi.
Buzul Biriktirme Şekilleri
Buzultaş (Moren)
Buzultaşlar, buzulun getirip bıraktığı ve geri çekildikten sonra yüzeyde kalan taş oluşumlarıdır. Bu oluşumlar genellikle buzul tilinindoğrusal yığınlar halinde toplanması şeklinde görülür. Buzul tili ince tozumsu bir madde içinde küçüklü büyüklü taş ve kaya parçalarının bir araya gelmesinden oluşur. Buzultaşlara verilen moren adı Fransızca kökenlidir ve Alp Dağları'ndaki buzulların getirdiği tortul kayaçları adlandırmak için Fransız dağ köylüleri tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Buzultaşların değişik tipleri bulunur ve buzulun oluştukları yere göre adlandırılır:
Uç buzultaşı: Buzul cephesinin hemen önünde oluşur. Birikme bölgesinden taşınan buza eş miktarda buzun eriyerek kaybolduğu yerde oluşur. Bitiş buzultaşı: Buzulun ulaştığı en uç noktada taşıyıp geri çekilirken bıraktığı yığına verilen addır. Yanal buzultaşı: Genellikle dağ tipi buzulların açtıkları vadilerin yan kısımlarında oluşan tortul çökeltilerdir. Orta buzultaşı: Yine dağ tipi buzullarda oluşan buzultaş tipidir. İki buzul birleşip tek buzul oluşturduğunda bunların yanal buzultaşları birleşerek ortada daha koyu bir bölüm oluşturur. Yer buzultaşı: Buzulun altında bulunan ve buzul geri çekilirken ardında bıraktığı, arazi üzerinde dalgalı yapıdaki buzul tili oluşumudur.
Drumlin:
Buzulların taşıyıp biriktirdiği materyallerin, buzulun alt kısmındaki erimeler sonucu meydana gelen dereler tarafından işlenmesiyle oluşan birikintilerdir.

Esker (Oser)
Zikzaklı bir şekilde uzanan birkaç kilometre uzunluğundaki sırtlardır. Bu sırtlar 10 - 20 m yükseltiye sahip olabilirler. Uzanış doğrultuları buzulun hareket doğrultusuna paraleldir. Bunlar iyi bir şekilde tabakalanmış depolardan meydana gelmişlerdir. Bu depoları oluşturan unsurlar yuvarlaktır ve ağız tarafına doğru boyutları küçülür. Buzul kütleleri altındaki oluklarda akan akarsular tarafından biriktirilmişlerdir.
Kamesler
Tabakalanmış depolardan oluşmuş alçak
dik kenarlı
kısa sırt veya masa şeklindeki tepelerdir. Bunların bir kısmı
buzulların üzerinde veya içlerindeki yarık veya çatlaklarda birikmiş depolara karşılık gelirler. Buzullar eriyince tepeler şeklinde ortaya çıkmaktadırlar. Kamelerin bir kısmı ise buzul vadilerinin yamaçlarında yer aldığı için kame taraçası olarak adlandırılırlar.



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder